Archive for Nisan 2008
- In: amaçsızlık | hiçlik | keşif | medeniyet | rüya | yaşam
- Yorum Yapın
gecenin bir yarısı tuvalete kalkıyorum; uykusuz uykusuz yatakta dönmekten içtiğim bütün sular çişe dönüşecek zamanı bulduğundan.. klozette otururken aşağı bakıyorum. yerde bir böcek. hani şu parlak gri sırtlı, uzun yassı böcek.. adını bilmem.
üflüyorum hayvana büyük bir azimle. daha kuvvetli üflüyorum sonra.. böceğin antenleri oynuyor rüzgarda; başka bir hareket yok. sonra içimden bir ses, “hayvanı neden rahatsız ediyorum ki?” diyor. “koştuğunu görmek istiyorum sadece..” diyor bir diğeri. “koştuğunu görüp ne yapacaksam?” diye sorguluyor öteki.
bu sırada amansız bir itkiyle elim havalanıyor. “belki elimi ona doğru uzatırsam koşar.” diyor bir ses; bir diğeri, “ya da üzerine elimle gölge düşürürsem…” diye sürdürüyor. hiçbir kıpırtı yok. “belki de elimle rüzgar yapmalıyım; belki bu sefer koşar..” diyor çaresiz başka bir ses.. “hayvanı rahatsız etmeye devam ediyorum.” diye son noktayı koyuyor ilk ses.
biçare, gerekli hijyenik uğraşılarımı tamamlayıp tuvaleti terk ediyorum. en iyisi biraz kitap okumak. ne de olsa “böyle derin, güzel bir uykuyu ancak pireleri, basur memeleri ve pek aklı olmayan mutlu insanlar uyuyabilirdi.” diyor kitap bana göz kırparak.
bu yol hiç bitmese…
Posted Nisan 23, 2008 Çarşamba
on:- In: keşif | kozmik birey | suchness | yaşam
- Yorum Yapın
100 metre kadar ilerliyoruz sonra duruyor bir an.. kapı açılıyor, eli uzanıyor yüzümün önüne doğru.. ele bakıyorum, kafamın gerisinde kapıdaki bir şeyi işaret ediyor.. bakıyorum. bir taksici, arkada müşteri, ele doğru bakarken kapısını açıyor. o sırada şu sözler dökülmüş bile: “depo kapağın açık, kapat onu.”
taksici arkaya doğru hızla ilerleyip kapağını kapıyor. o sırada el geri çekilmiş. benim başım da öne çevriliyor yavaşça. “100-200ytl, hiç yoktan yere, yazık.” yüzüne bakıyorum, kafasını yavaşça eğerek taksicinin teşekkürünü kabul ediyor. sonra yeşil yanıyor ve düşüyoruz yine yola. arada insanlar kibarca “inebilir miyim?” diyor. cevap da kibarca geliyor: “tabii, efendim, hemen.”
ineceğim yere yaklaştıkça kucağımdaki çantayı omzuma alıyorum. tam ayaklanacak oluyorum ki “ışıklarda değil mi?” diyor bana dönerek. “evet, ışıklarda.” diyorum. “nereden anladım? çünkü çantayı omzuna aldın.” ister istemez gülümsüyorum; kapıya doğru giderken teşekkür ediyorum. duruyor. kapıyı açarken “buyurun.” diyor keyifle. tekrar teşekkür etmek zorunda hissediyorum kendimi: “sağ olun.” gerçek anlamda bir sağ olun bu. böylesi her zaman bulunmaz.
- In: ah şu gâvurlar | ölüm | keşif | zaman
- 1 Comment
kanallarda dolaşıyorum.. izleyecek hiçbir şey yok.. sonra kanal 1’de bir film.. 4 kadın bir barda oturmuş konuşuyorlar.. önce telesine hâliyle ne komik göründüğünü düşünüyorum filmin.. görüntüler o kadar komik, diyaloglar o kadar abuk ki “hah, tamam” diyorum “2. sınıf hede hödö filmi. ben bilgisayarda bir şeylerle uğraşırken bana ses olur.”
sağ alt köşede bir yazı: ölüm geçirmez. daha kötü olamazdı, diye düşünüyorum. sonra konuşmalar ilgimi çekiyor; orman kaçkını julia sanırım şöyle bir şeyler diyor:
“seni barda bulacaklar, yanına yaklaşacak ve sana bir içki ısmarlayacaklar. sonra şu şiiri okuyacaklar:
korular çok güzel, karanlık, derin,
ama verilmiş sözüm var benim,
ve uyumadan önce millerce yol gideceğim,
beni duydun mu kelebek?
millerce yol, sen uyumadan önce..*“
- In: rüya
- Yorum Yapın
Vodpod videoları artık kullanılamıyor. from vids.myspace.com posted with vodpod
.
Posted Nisan 10, 2008 Perşembe
on:- In: sınıfsız
- . için yorumlar kapalı
sığınacak limanlarının olması ne güzel.
neden bu kadar cesursun?
belki de bu yüzden.
en iyisini en sona saklayayım, demiştim.
doğru yapmışım.. çünkü öncekiler gerçekten gereksizdi..
siz hepiniz çok sıkıcısınız.. ben de pek sıkıntılıyım.
ve.. aslında bunların hepsi boş.
buraya yazmak istemediklerimi oraya yazmak istiyorum. oraya yazamadıklarımı buraya yazmak istemiyorum.
çaresizlik beni öfkelendiriyor. derdini anlatamayan otistik bir çocuk gibi.. hayata karşı tavrım bu sanırım.
gerçekten yazık.
pek çok şey söyleyebilirim ama hiçbiri anlamlı olmaz.
and all those ‘ships’…
Posted Nisan 6, 2008 Pazar
on:- In: dada | hiçlik | hu hu | kozmik birey | suchness | yaşam
- Yorum Yapın
hayat katmanlardan oluşuyor, diye düşündüm bugün yolda ilerlerken.. herkes gibi ben de yolda kendi filmimi çekiyor, kendi şarkımı söylüyordum.. sonra şu mad labs cümlesi geldi aklıma: “mutlu insanlar gerçekten de yaylanarak yürüyor.” bıraksanız yaylanmak ne kelime, sekerek yürüyeceğim yaşıma bakmadan..
sanki çok mutluyum. sanki gözlerimden kıvılcımlar fışkırıyor. böyle yürürken bir hava, bir hava! kendi kendime uyuz olabilirim her an.. Yazının devamını oku »
işte ben, o soldaki daireyim* – ya da “dua, tanrı ile konuşmaktır.”
Posted Nisan 2, 2008 Çarşamba
on:- In: hiçlik | karabasan | kozmik birey | yaşam | şüpheli
- Yorum Yapın
*evet, kabul ediyorum; biraz şaşırtmacalı bir başlık oldu.. ya da ben şaşırmışım.
hâlbuki ben de istemez miydim, tıpkı sağdaki** dairede olduğu gibi ilgi alanlarımın, ana ve ara yönlere kilitlenmiş spermatozoidler misali fırlamaya hazır füze düzeninde olmasını?
**sağ ve sol konusunda hiç bu kadar kararsız kalmamıştım.***
***yalan. sağımı solumu hiç bilemedim ben.
gevezeler var