voy a bailar cada mañana

Archive for Haziran 2009

simurg

garip hissediyorum.. uzun zamandır ilk defa yalnızlıktan hoşlanıyorum.. uzun zamandır ilk defa kendim gibi hissediyorum.. eskisi gibi. kediye soruyorum: bir hayat böyle geçer mi? ateş, çıtırdıyor.. kendime soruyorum: gerçek nedir? çünkü sönen kor hiç gerçeğe benzemiyor.

içimdeki dünya ile dışımdaki dünya bir değil. bir olan var mıdır bilemiyorum. yıkanmış bulaşıklar, yıkanmayı bekleyen bulaşıklar.. sulanmayı bekleyen çiçekler, yıkanmak isteyen balkon.. kimsiniz siz?

yeni karargâhım olarak ilan ettiğim salonda 40 inçlik bir çünlüğe yazıyorum. kediye soruyorum: ciğer vereyim mi? ciğerin kalanı sokak kedilerine gidecek.

ve bir de gözler var.. garip gözler.. ben korkağım.. korkak olmaktansa aptal olmak daha iyi değil mi? siliyorum yazıyorum, yazıyorum siliyorum. sol.. gerçek adı frederick.. biliyorsun, mercury gibi.. onun da gerçek adı… neyse.. sonuç olarak 40 inç üzerinde bütün hareketlerini çözdüm ve insan tek başına oyun oynamaya alışıyor bir zaman sonra.. hayır, vardığım sonuç: bütün bunlar, geniş alan ve 40 inçten kaynaklanan yanılsamalar.

daldan dala atlamak adına: üzerindeki “hand of god” yazılı tişörte anlam veremiyorum.. bildiğin lame yani. godhand yazsa başka hani.. idea of evil mesela.. hatta grifisu..

– bir duygu okyanusu. her insan, ruhunun derinliklerinde, bireyselliğini aşan ortak bir bilince sahiptir. bir tür olarak ortak bilinçleri, onun karanlık tarafı, işte bu kabaran okyanus. ben, bu kabartılardan doğdum, bu dünyanın egosu olarak. bu dünyanın kendisi, ben oluyorum. her insanın yüreğine çöreklenen karanlık. kötülük fikri. işte bu, tanrıdır.

– bu, sadece mutlak bilincin çoklu katmanlarının görünen yüzü. ama biliyorsun. biliyorsun ki bu yer, korkunç derecede insani. şiddet ve yalnızlık… bu yer her türlü bulanık, olumsuz duyguyla dolup taşıyor. insan doğasını tanımlayan irade, aslen budur.

benim tanrım, artık b12.. deniz kuşları hâlâ gülüyorlar.. ve evet, kedinin bir adı var. of

hilarynut

“bütün bunları yapmak bana da çok zor geliyor, ama yine de sabahın köründe kalkıp oralara gidiyorum çünkü yaşamak çok güzel.”

deniz kuşları sustu. arıların içi kavrulmuş.. yine de makarnanın suyu, çorbanın tuzu derken etekler uçuşuyor.. mutfakta hiçbir bacak öyle havalarda gezmez.. deniz kuşları, yavrulamaya devam ediyor. kargaların söyleyecek çok şeyi var.

neden yazıyorum?

neden yazamıyorum?

“solaklar çok zeki olurmuş. siz de çok zeki misiniz acaba?”

“bak bu da bizden; sol eliyle yazıyor.”

elimi sıkarken dudak hareketleri şöyle buyuruyor: çok güzelsin. sonra da fısıltısı ekliyor: biliyorsun zaten; söylememe gerek yok. kendimi güzel bulmuyorum. yine de güzel olmayı hiç dilemedim.

deniz kuşlarını dinliyorum. deniz kuşlarına, şehirde çöp kuşları deniyor.

şansımı denemek istiyordum; yeterince enerji ve umut depoladığımı düşünüyordum; diyecektim ki: “bir sonraki hayal kırıklığı ve hüsran gelsin, lütfen!” ikisi el ele. yaşamak çok güzel, diyen herkesi…

insanlar gerçekten salak, kendini bilmez ve zırvalar. ceviz yiyorum.


hayatın anlamı, evet.


Viagra orgy leads to man's death *
Posted by David Pescovitz, February 27, 2009 2:09 PM

Serge Tuganov, 28, of Moscow, accepted a $4000+ bet from two women that he couldn't handle a 12-hour sex marathon with them. According to KTLA News, he won by downing a bottle of viagra. But right after the orgy, he died of a heart attack. No info on how many pills might in a "bottle." In fact, not much info in general. "Man Dies After 12 Hour Viagra Fueled Orgy" (Thanks, Derek Bledsoe!)


Jessemoya:
Well, of course he died. What else do you do with your life after you win a $4,000 bet by having sex with two women for 12 hours? Nothing! That's it, you're done. YOU WIN.

Bu da nesi?

dikkat!

 

ah, bu çünlük, hiçbir şey olmak ya da daha da kötüsü her şey olmak adına üzerine gereğinden fazla şey almıştır.


ne yazdıklarımın arkasından çekilirim ne de yazılanlara bel bağlayabilirim.. sabahın köründe karanlıklar içinden çıkıp kapıma dayanan adamların beynini patlatmak için bir silahım olsa ben de bebekler gibi uyurdum. tek dileğim, oyunun orta yerinde hata veren, yeniden başlayan nonoş bilgisayarıma organ nakli yapabilmek. üç kuruş kazanamazken üç kuruşumu almaya gelen kara adamlara haddini bildirme isteği ile dolup dolup taşarım.


takip ettiğim blogların birer birer yazmayı bırakmasını, ara vermesini üzerime almalı mıyım? ya da tadı tuzu kaçanlara "cık cık cık.. yakıştıramadım." mı demeliyim? her şey boş.. dağılın.. görecek bir şey kalmadı millet! ama yine de.. doktor, söyle bana: dudak parlatıcımı gece yatarken yastığımın altına koysam sabah kalktığımda dudaklarım daha dolgun olur mu? bu dudaklarla hırsıza bir tane koysam duvara yapışır, anasını babasını unutur mu? ha?


bir zamanlar özgün merhaba:


veee, hepinize elo melo sayın simciler ve de simcikler!


“boş boş boş” ve de “laf laf laf” görmek istiyorsanız doğru yerdesiniz. “ama ben burada yazılanları anlamıyorum.” diyenlere de şimdiden “uğurlar olsun.”


ayrıca, sûlsûl ve de tuuliaaa!

bir de buradan buyurun

Haziran 2009
P S Ç P C C P
1234567
891011121314
15161718192021
22232425262728
2930  

dear stalker

takip etmek istersen..

ayrıca

rocassid [at]la ciimeyil nehrinin kıyısında dolaşmaya çıktı. burada hava güzel, gönlü ferah... uğrarsan orada olacak..

gezinenler var

  • 53.442 kere gezmişler

kedimi nasıl zehirliyorum..

en sevdiğim zehir üreticileri


en sevdiğim zehirler


bu aralar